İzmir, bugün olduğu gibi, tarih boyunca hep içinde göründüğü genelin dışında yaşamaya özen göstermiştir. Tarihin en eski zamanlarından itibaren böyle olduğunu, hem bilinen en eski yerleşim yeri olan Klazomenai araştırmalarında, hem de Osmanlı kaynaklarında görüyoruz.
Bu olgunun farklı nedenleri de olsa, yakın çağda özellikle, İzmir’in çok-kültürlü yapısının mutlak etkisi olduğunu kabul etmek gerekir.
Levantenler, Rumlar, Ermeniler ve Fransızlar, kentin düşün hayatından, kılık-kıyafet ve yeme-içme alışkanlıklarına varana kadar her noktada izlerini bırakmışlar.
Bu İzmir yazımızın başrolünde de bir Fransız var. Ancak önceden uyarmalıyım. Benim La Cigale ziyaretlerim hep talihsizliklere kurban olur. Sanırım, hem önüme gelen lezzetin heyecanı, hem de unutkanlık yüzünden fotoğraflar genellikle başarısız oluyor. Şimdiden özür diliyorum, en kısa zamanda etraflı bir şekilde bu hatamı tazmin edeceğim.
La Cigale, Jo Kohen tarafından 2005’te Alsancak – Fransız Kültür Merkezi bahçesinde açılıyor. Zamanla, gördüğü yakın ilgi ile, önce bahçe içinde genişliyor ve daha sonra Üçkuyular vapur iskelesinin bitişiğinde bulunan Levent Marina içerisindeki şubesiyle sevenleriyle buluşuyor.
İlk göz ağrımız olan Alsancak restoranını yukarıda bahsettiğim aksaklıklara kurban verdikten sonra tüm iyi niyetimizle Levent Marina şubesinin yolunu tutuyoruz.
Hiç sorunsuz gerçekleşen otopark faaliyetinden sonra, zarif bir hanımefendinin eşliğinde masamıza geçiyoruz. Dekor çok hoş. Son yıllarda alışageldiğimiz mavi-beyaz olmadan da Ege’li olunabiliyormuş.
Her köşede farklı renklerin bulunduğu mekan yukarıdaki fotoğrafın aksine asla göz yormuyor.
Çok geçmeden, saçından üniformasına kadar tertemiz olduğu anlaşılan, menüsüne hakim ve oldukça kibar bir servis elemanı masamıza geliyor. Cana yakın, sempatik hatta küçük ve oldukça seviyeli esprileriyle bizi tanımaya çalışıyor. Üzgünüm adını unuttum fakat, tüm personelin aynı kalitede olduğuna inanıyorum.
3 kişiyiz. Didem, yemeğin yanında şaraba mütemayil. Batu ve ben iflah olmaz rakıcılarız. Bunu farkeden servis elemanımız, bize içkilerimizi tamamlayan ve tamamı deniz ürünlerinden oluşan ana yemekler öneriyor. Tereddütsüz kabul ediyoruz. Fakat tüm bunlar olurken, menüde ‘Sirtaki’ diye geçen meze dikkatimi çekiyor.
Sirtaki; zeytinyağında eritilip rakı ile flambe edilmiş beyaz peynir olarak açıklanmış ama bundan fazlası.
Hafif sarımsak infüze edilen zeytinyağına kekik katılıyor ve chili biberin hafif acılığı ve cherry domatesin lezzeti ile beyaz peynire halvet oluyor. Fajita servisini andıran döküm tava, peynir eridikten sonra masaya geliyor ve üzerine dökülen bir shot rakı ile ateşe veriliyor.
Bu muazzam manzarayı, yüksek dozda adrenalinden dolayı fotoğraflayamıyorum özür dilerim.
Alkolü yanarak uçan rakının anasonu bu tabağı azdırıyor. Mutlaka denenmeli. Rakımızı yudumlarken, kalkıp dans etmemek için zor tutuyorum kendimi. Tek sorumlusu ‘sirtaki’.
Derken, Didem’in makarnası geliyor. 4 Mantar ve çam fıstıklı Fettuccini Di Mare…
Oldukça zengin bu makarnada bulunan deniz ürünleri miktarı, özellikle de kabuklular harika. Ben yine de bir miktar kaparinin mantardan daha çok yakışacağını düşünüyorum.
Batu’ya, ‘Edepsiz Levrek’ adını verdikleri, fileto levreğin taze enginar, dilimlenmiş zeytin ve kapari sosu ile tatlandırılmasından oluşan tabak geliyor. Özellikle sos müthiş lezzetli. Izgara balıkların fileto çıkarılması genellikle, suyunun kaçması ihtimalinden dolayı risklidir. Bu balık ders kitaplarına girecek kadar güzel pişmiş. Tebrikler!
Ardından, bana göre gecenin süperstarı, Ajda’sı, assolisti, Müzeyyen Senar’ı olan buğulama geliyor.
Deniz levreğinin, genişçe bir ramekin tabağa, kendi suyu, defne yaprağı, iri parçalar halinde havuç, patates, soğan ve kereviz yaprağı ile konmasından sonra üzeri ince bir hamurla kapatılıyor ve fırınlanıyor. Sonuç harika. Sunum nefis. Büyülenerek, hem sevgilimin hem arkadaşımın kıskanç bakışları arasında yumuluyorum.
Bu arada belirtmek isterim, La Cigale Levent Marina’da yalnız değil. Bu hoş kampüste birbirinden hos mekanlar arasında kendime yeni hedef notları alarak geceyi tamamlıyorum. Servisin, lezzetlerin, atmosferin güzellikleri arasında çekemediğim fotoğrafları düşünüyorum. Yine de keyifliyim.
Levent Marina
Haydar Aliyev Bulvarı No:4/A Üçkuyular – İZMİR
+90 (232) 259 00 90
+90 (232) 259 99 66
Kutlu,
sen her ne kadar levreği kraliçe yapsan da benim aklım Sirtaki’de kaldı. Bu gece rüyama girebilir yani!!
Eline sağlık, afiyet olsun, yarasın!!
Oburcan
Aslında Sirtaki’yi, biraz tarif, biraz debelenme suretiyle Assos’ta yaptırabiliriz… Bi organize olalım…
Ankaraya gelince ilk işimiz hep beraber bir balıkçıya gidelim. Trilye veya Kalbur diyorum!
Bi denk gelemedik ki yahu! Derhal bu planın realize edilmesi iktiza ediyor!
Ben de varim arkadaslar.
Tolga
Dunyayigezmek.com
tamamdır arkadaşlar, Semih’in ilk Ankara ziyaretinde organize olalım.
izmire gelmişiniz keşke haberimiz olsaydı izmirli oburcanlarla bi organize yapardık
Cem,
İzmir’e gelmedim, La Ciagale yazısını Ankara’dan tanıdığım sözde değil özde Oburcan arkadaşım Kutlu Singil yazdı İzmir’e gelirsem mutlaka haber ederim.
Selamlar