Yaz tatillerinin yazılmamış anayasalarında, yeme – içme eylemleri ciddi kanunlarla düzenlenmiştir. Bu kanunlara göre envai çeşit deniz ürünleri, rakı, karpuz, kavun mutlaka tüketilmeli, gidilen yörenin bu başlıklarda sunacağı ürünler tek tek tadılmalıdır.
Zekeriya Sofrası, işte bu yazılmamış anayasanın dışında kalan yerlerden. Bir yanını Akdeniz’e, diğer yanını Ege’ye uzatan Datça yarımadasında, deniz mahsullerinin dışına çıkarak, hem yöreye ait tatları, hem de tüm Anadolu’da kabul gören lezzetleri kendisine göre yorumlayarak servis eden bir lokanta.
Atatürk Caddesi’nden limana doğru ilerlerken sağ tarafta. Geniş bir cephesi ve masalarında mutlaka çok sayıda insan olan bir işletme.
İstisnasız 30 senedir Datça’ya giden biri olarak, Zekeriya Sofrası ile tanışıklığımız, 1996 yılında adını aldığı Zekeriya bey tarafından açılmasına kadar gider.
İlk zamanlar yalnızca 4-5 çeşit tencere yemeği ile başlayan yolculuk zamanla kahvaltı ve ızgaranın da eklenmesi ile renklendi. Zekeriya Sofrası’nda yemekleri Datça’lı kadınlar yaparken, kullandıkları malzeme de öyle zincir marketlerin kasap ve manav reyonlarından değil, Datça’nın toprağında, kâh kekikleriyle beslenen hayvanlardan, kâh meşhur keçisinin gübresiyle büyüyen otlardan sebzelerden elde edildi. Yaş da ilerleyince Zekeriya bey dükkanı Ahmet Bey’e devretmiş. 4 yıldır Ahmet beyin himayesinde. Sağolsun çizgiyi koruduğu gibi üzerine koyarak ilerletiyor. Epey ilgili ve bilgili.
Biz yemeklere geçelim.
Hemen girişte sizi benmari tezgahı karşılıyor. Her sene bir öncekine gören artan çeşitler ve rengarenk malzemelerle başınız dönüyor dikkatli olun. Bu yazıda adı geçecek olan yemeklerden birini seçin ve o niyetle gidin. Zira ağzınızın suları yerlere akarken ve burnunuzu tezgahın camına dayayarak geçireceğiniz o 10 dakika keyifli olmayabilir
Makarnasından pilavına, çorbasından arnavut ciğerine tanıdık lezzetler ve yerel tatlar koyun koyuna.
Çeşit çok olunca tercihimi ‘aşçı tabağı’ denen, ortaya alevli malevli kabilinden seçeneğe yönelttim.
Tabağımda, patlıcan kebabı, kabak çiçeği dolması, yaprak sarma ve pazı borani var.
Kabak çiçeği dolması, çiçeğin son derece narin yapısından dolayı, yapması öyle çok kolay olmayan bir yemek. Biraz fazla iç koyduğunuzda çicekler patlar, az koyarsanız dengeyi tutturamazsınız.
Fakat bu kabak çiçeği sınıfı yıldızlı pekiyi ile geçti. İçi lezzetli, pirinçler lapa olmamış ve yaprağın o güzelim tadı yerli yerinde.
Yaprak sarma ayrı bir alem. Datça’nın yemesi çok güzel olan üzümlerine tadını veren asmaların dillere destan bir lezzeti var. Benim yediğim yapraklar salamura olmasına rağmen en az tazesi kadar kokulu, yumuşak ve lezzetliydi.
Patlıcan kebabı çok fazla iz bırakmadı. Çekirdeksiz bir patlıcan olması dışında, sıradan buldum. Fakat patlıcanın her zaman meraklısı olduğundan beğeneni çıkacaktır.
Gelelim pazı boraniye…
Film burda başlıyor aslında. Seceresi olan, tadı olan, duruşu olan bile diyebileceğim müthiş bir lezzet.
Pazı bizde kesinlikle hakettiği değeri görmüyor. Hele hele yalnızca soğanla kavurup yiyenler neler kaçırıyorlar bir bilseler keşke.
Borani’nin kökü Osmanlı Rumlarına kadar gidiyor. Abbasi Halifesi Harun El-Reşit’in kızı Bora hatunun çok sevmesinden dolayı adını burdan aldığı sanılıyor.
Pazıdan başka, minik bulgur topları, nohut ve kuzu eti ile pişiriliyor. Tadını zeytinyağı zenginleştirmiş.
Pazının hafif buruk tadı enfes.
Sohbetimiz sırasında, Ahmet Bey ‘unut beni’ adını verdikleri bir yemeğin altını ısrarla çizdi. O gün mevcut olmadığından tadına bakamadım ama benden önce gidecek biri tadarsa bilgim olsun, merak içindeyim.
Datça’nın meşhur tatlısı, ‘damat tatlısı’dır. Havuç dilimi gibi kesilen, bademli bir ev baklavası gibi hazırlanır. Fakat o gün menü de revani varmış. Razı olduk. İyi de etmişiz.
Mekan Datça olunca revaniye badem katkısı kaçınılmaz olmuş. Çayla beraber güzel gitti.
Zekeriya Sofrası, yolu Datça’ya düşen herkesin uğraması gereken bir yer. Hatta, sevenleri için bir dip not düşeyim. Sevgili Can Yücel’imizi de çok defalar çorbasını içerken görmüşümdür.
Cadde üzerinde yaz aylarında otopark, Ankara usulü ücretli. Ancak yer bulma sıkıntısı yok. En merkezi yer de olduğu için yemekten sonra limanda bir yürüyüş keyifli olur.
Adres: İskele Mahallesi Atatürk Caddesi No:70 Datça Merkez / Datça – MUĞLA
Tel: 252 – 712 4303
Candir Zekeriya Sofrasi. Tazedir. Yereldir. Orjinaldir. 10 gün Datca’da kalip ogle aksam her gun farkli yemegini yiyip, her seferinde keyiflendigimi bilirim. O kadar yemek arasindan secemeyip bi gun ne hikmetse kofte istediydim o bile ezelden kofteciyim diyen lokantaya tas cikartirdi.