WHITE RESTAURANT – BATUM – ACARA – GÜRCİSTAN

Batum’dan son yazımız White Restaurant. Gördüğüm kadarıyla bazı televizyon kanallarında “ters restoran” başlığıyla haber olmuş bir mekan. Efendim buranın özelliği ilginç mimarisinden gelmekte. Dışarıdan bakıldığında ters dönmüş bir bina izlenimi verirken, içeride de bu ters durum devam etmekte.

Üst katın balkonundan manzara harika. Gece olduğundan dolayı görünmüyor ama karanlık alan deniz.

Yemek öncesi hazırlıklarda masaya 3′lü set geldi. Borjomi buraların meşhur maden suyu. Diğerleri baharatlı ve armutlu gazoz. Armutluya bayıldım,mutlaka denenmeli.

İlginçtir, peynirlerin sunumu ve çeşitleri son yemek yediğimiz 2 restoranda da aynıydı. Hatta aynı yorumu tekrar yapacağım, isli peynir enfes!!

Ama bunu ilk defa tattım ve Batum’da en sevdiklerimin başında gelecek. Bu gördüğünüz sinori. Altında yufka benzeri hamur parçaları, üstü tereyağlı ve lorlu bir karışım. Biraz ağır olmakla birlikte inanılmaz bir lezzeti var.

Ceviz soslu patlıcan, kişnişli ıspanak ve fasulye yine benzer sunum ve tatlarla karşımıza çıktı. Ama bu tabağı da beğendik.

Kişniş soslu salatada yoğun domates lezzeti hakim. Tabi bunda sostaki kişniş miktarının azlığı da etkili olmuş.

 

Bana ve birçok arkadaşıma göre gecenin en lezzetli tabağı bu patates kızartmasıydı. Baharatlar ve sarımsak tozuyla zenginleştirilmiş patates muhteşemdi. Geldiğimden beri herkese bu tabağı anlatıyorum. Lütfen bunu deneyelim.

Bir başka haçapuri çeşidi. Kapalı pide benzeri. Yine lezzetli, yine yenilesi. Bu arada deneyemediğimiz 1 çeşit daha haçapuriden bahsetmem gerek. Lazuri haçapuri yani laz haçapurisi. Açık Karadeniz pidesi ve üstünde yumurta sarısı olarak özetleyebiliriz. Tabi bunun sembolik bir anlamı da varmış. Kayık şeklindeki hamur bölgenin geçim kaynaklarından balıkçı kayığını, üstündeki tek göz yumurta sarısı da güneşi simgeliyormuş.  Denemedim, deneyenlerin yorumlarını almak isterim.

 

Megruli haçapuri yine enfes. Burada özellikle ara katmandaki peynirin erimiş hafif sulu yapısını çok beğendim. Batum’da megruli haçapuri mutlaka yenmeli.

Güveçte mantar ve üstünde peynir de aklımızda ve gönlümüzde yer edenlerden. Mantarın muazzam tadını unutmamız mümkün değil. Bu da masada herkes tarafından en beğenilen ve silinip süpürülen tabaklardan biriydi. Mutlaka deneyin!

Ana yemek olarak şaşlık ve kaburga yedik. Etlerin terbiyelenmemesi güzel, genel olarak tatlarını beğendim.

Ve son olarak hamsi köftesi. Değişik baharatlar(kişniş yoktu), kırmızı biber ve soğanla harmanlanmış hamsi köftesi çok başarılıydı.

Batum’da yediğim tüm yemeklere bakarsak en beğendiğim restoran burası oldu diyebilirim. Rahat ortamı, lezzetli yemekleri ile gelinebilecek, kalabalık grupların da ağırlanabileceği bir mekan.

Yeri gelmişken tamada olayına değinmeden geçemeyeceğim. Gürcü sofralarında eski bir gelenek tamada. Fast food kültürünün olmadığı Gürcü geleneğinde yemekler sohbet ortamında yeniyor ve oldukça uzun sürüyor. Tamada sofranın başında oturup yemeği ve sohbeti yönlendiren kişi. Masanın büyüğü, ağır abisi. Bu yemekler sırasında hep birlikte kadeh kaldırılıyor ve eskiler yad ediliyor. Bunu tamada yönlendiriyor. Bizim masamızın tamada’sı İlker Dindar kardeşime harika tamada’lığı ve misafirperverliği için teşekkürlerimi sunarım.

Ve Batum’un sonuna geldik. Yedik,içtik, gezdik,gördük. Şu anda dev bir şantiyeyi andıran kente bir daha ki gelişimde eminim ilk defa geliyormuş izlenimi edinecek ve çok şaşıracağım. Ama eşsiz doğasını, kültürel geçmişini ve otantik mimarisini özenle koruyan bu komşu şehirde yine sevecek şeyler bulacağıma ve iyi ki tekrar  gelmişim diyeceğime şüphem yok.