Dünyanın tüm beslenme otoritelerinin üzerinde anlaştığı konu kahvaltının günün en önemli öğünü olduğudur. Bazı kaynaklarda , abartmamak koşuluyla , günün en korkulmadan yenebilecek öğünü olarak geçer. Hatta bazı diyetler “kahvaltıyı kral , öğle yemeğini prens , akşam yemeğini dilenci gibi yap” prensibi üzerine kurulur.
Ülkemizde kahvaltı denince akla ilk gelen simittir. Sabahın erken saatlerinde simitçiye giderek , içeriye sinmiş taze simit kokusunu ciğerlerinize çekmek bambaşka bir mutluluk kaynağıdır. Benim en sevdiğim sahne , simitçiye girdiğim anda tam karşıda duran fırından kürekle çekilmekte olan dumanı tüten simitleri gördüğüm sahnedir. Bu arada fırının içine de göz atınız , bir kenarda yanan odun ateşinden çıkan kıvılcımlara ve yavaş yavaş salınan alevlere dalıp gitmeden tabi!! Siparişinizi verdiğinizde en üstte duran , fırından en son çıkmış , elinizle tutamayacağınız sıcaklıktaki simitlerden kesekağıdına konur. Dışarı çıkın , kesekağıdının içini koklayın. Taze simit kokusu , kapalı ortamda daha da yoğunlaştığı için simit kokusu konsantresini bir defa daha çekin ciğerlerinize.
Neyse biz konumuza dönelim. Cumartesi kahvaltısı için Ümitköy’de bulunan Simitçii Cafe’deyiz. Haftaiçi haftasonu farketmiyor , burası her daim dolu. Yan tarafı da alarak mekanı genişletmesi iyi olmuş , masa ve sandalye sayısı artmış. Kahvaltımız son derece basit , simit , krem beyaz peynir ve çay. 3 malzemeden böylesine bir ziyafet çıkması hayret verici , değme açık büfelere taş çıkarır. Simitçii Cafe’de simit haricinde poğaçalar , gözlemeler ve omlet çeşitleri var. Tercihimiz beyaz peynirli omlet. Fırında pişiyor ve kiremit içinde geliyor. İçindeki peynir miktarı tatmin edicinin ötesinde , harika bir tat.